top of page

2-Hz. Muhammedin peygamberlik yönü

Yüce Allah, insanlar içinden seçtiği bazı insanlara vahiy yoluyla buyruklarını bildirir. Seçilen bu insanlara peygamber denir.

Peygamberler, Allah’ın doğru yolu göstermek için görevlendirdiği elçilerdir. Onlar, yolunu şaşıran, sapıklığa, acılara ve bunalımlara düşen insanlara birer kurtarıcı olarak Allah tarafından gönderilmiştir.

Peygamberlerin ortak amacı, tek Allah inancını ve öldükten sonra dirilme ile başlayacak olan ahirete imanı sağlayarak, insanlığı dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşturmaktır.

Hz. Muhammed (s), Allah’ın gönderdiği peygamberlerin sonuncusudur. Allah vahiy yoluyla ve çoğu kez Cebrail meleği aracılığıyla buyruklarını ona bildirmiş ve ona ayetler indirmiştir. Kuranıkerim’de Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s) son peygamber olduğu açık bir şekilde belirtilmektedir.

“Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. O, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur.” (Ahzab Suresi 40. ayet)

Hz. Muhammed (s) bir peygamber olarak, ona gelen ayetleri insanlara ulaştırmıştır, böylece tebliğ görevini yerine getirmiştir. Bu ayetlerde bir çok öğütler, bilgiler, emir ve yasaklar bulunmaktadır. Peygamberimiz onları insanlara bildirmiş,Allah'ın çağrısını herkese duyurmuştur.

Hz. Muhammed (s) ona gelen ayetleri aynı zamanda gerek sözleriyle gerekse davranışlarıyla açıklamış, ayetlerin nasıl anlaşılacağını insanlara öğretmiştir. Böylece Allah’ın ayetlerde kastettiği anlamlar insanlar tarafında iyice anlaşılmıştır.

Peygamberimizin peygamberlik yönünden biri de, Kuranıkerim’deki öğütleri bizzat uygulayarak, insanlara öncülük etmektir. Namazı, orucu, zekatı, iyilik etmeyi, güzel davranışlarda bulunmayı, ilk Müslümanlar Peygamberimizden görerek öğrenmiş, kendileri de aynısını yapmışlardır.

Hz. Muhammed (s) fiziksel özellikleri ve biyolojik bir varlık olarak normal bir insandır; fakat biz insanlardan önemli bir ayrıcalığı vardır: O, Allah’ın insanlar için seçtiği bir elçidir.

2.1. Hz. Muhammed Son Peygamberdir

Peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusu, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Onun tebliğ ettiği İslâm dini, son dindir. Allah tarafından getirdiği Kuranıkerim, bütün insanlığa seslenen Allah’ın son kitabıdır.

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in gelmesiyle peygamberlik kapısı kapanmıştır. O, yeryüzündeki bütün milletlerin peygamberidir. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir:

“Ey Muhammed! De ki: Ey İnsanlar! Doğrusu ben Allah’ın hepiniz için gönderdiği Peygamberiyim.”

Her Peygember kendinden sonraki peygamberi müjdelemiştir

Bu konuda Kur'an'da, Yüce Allah şöyle buyurur:

"Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler." (61/Saff suresi 6. ayet)

Kur’an, Peygamberimiz hakkında ise şöyle buyurur:

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin (nebilerin) sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (33/Ahzab suresi 40. ayet) Kur'an'da, peygamberimizden sonra gelecek bir peygamberden söz edilmeyişi, aksine onun son peygamber olduğunun açıkça söylenmesi, ondan snra peygamber gelmeyeceğinin kanıtıdır.

Yeni Bir Peygambere Gerek Var mı?

Allah, peygamberleri toplumlar Allah’tan iyice uzaklaşıp günah ve zulüm çok yaygınlaştığında ve insanların ellerinde onlara doğru yolu gösterecek ilahi bir kitap olmadığında göndermiştir.

Hiçbir peygamber, nedensiz ve ihtiyaç olmadığı halde gönderilmemiştir. Hz. Muhammed’in (s) mesajı bütün dünyaya ve toplumlara ulaştığından yeni bir peygambere ihtiyaç yoktur. Peygamberler, Allah’ın gönderdiği ilahi mesajların değiştirildiğinde veya yok olduğunda gönderilmişlerdir. Peygamberimize gönderilen mesajın Allah tarafından korunduğu açıktır. Yani ne unutulmuş ne de değiştirilmiştir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurur:

"Kur an'ı biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız." (15/Hicr suresi 9. ayet)

Bütün insanlığa gönderilen peygamberimiz, dünyayı aydınlatan güneş gibidir. Ona gönderilen kutsal kitap Kur’an, indirildiği günkü haliyle bütün dünyaya yayılmıştır. 

2.2. Hz. Muhammed Kur’an’ı Açıklayıcıdır

 

 

Kur'an ayetlerinin yorumlar katılarak açıklanmasına tefsir denir. Peygamberimiz Kur'an ayetlerinin ilk muhatabı ve Allah'ın elçisi olduğundan Kur'an ayetlerinde kastedilen anlamı en iyi bilen kişidir. Bu nedenle onun ayetlerle ilgili açıklamaları, o ayetlerin anlaşılmasında büyük önem taşımaktadır.

Peygamberimizin açıklamaları olmasaydı, insanlar Allah'ın ayetlerini tam olarak anlayamazlardı. pek çok konu kapalı olarak kalabilir, insanlar o ayetlerle ne anlatılmak istenildiği konusunda tereddüt yaşayabilirlerdi.

Peygamberimiz Kur'an'ı açıklayıcı özelliğiyle tıpkı bir öğretmene benzemektedir. Onun döneminde Müslümanlar anlamadıkları ayetleri doğrudan Peygamberimize sorarak öğreniyorlardı. Örneğin,

"İnanıp, imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar... İşte onlar güvendedir ve onlar doğru yolu bulanlardır." (En'am 82) ayeti indiğinde buradaki haksızlığın ne olduğu anlaşılamamış, bazıları onu her türlü günah işlemek sanmıştı. Durum Peygamberimize sorulduğunda buradaki haksızlığın 'Allah'a ortak koşmak' olduğunu açıkladı.

Peygamberimiz sadece kapalı kalan ayetleri açıklamakla kalmıyor, Allah'ın buyruklarını bizzat uygulayarak insanların daha iyi öğrenmesine yardımcı oluyordu. Bu özeliğiyle Peygamberimiz bir eğitimciydi. Örneğin allah'ın namaz emrinin nasıl uygulanacağını Peygamberimiz uygulamalı bir şekilde, onu her gün kılarak öğretmiş; Müslümanlara namaz kılma alışkanlığını kazandırmıştır.

İnsanlara güzel davranışlar kazandırmak Kur'an'ın amaçlarından biridir. Peygamberimiz yaşadığı dönem boyunca karşılaşılan problemlere Kur'an'a uygun çözümler bularak Kur'an'ın bu amacını gerçekleştirmeye çalışmıştır. 23 yıl boyunca Peygamberimizin öncülüğünde insanlar Kur'an'ın amaçladığı güzel davranışları kazanmış ve bunları topluma yaygınlaştırmışlardır.

2.3. Hz. Muhammed İnsanlık İçin Bir Uyarıcıdır

 

 

Peygamberimizin görevlerinden biri de aymazlık içinde bulunan insanları uyarmak, onlara hakkı ve doğruyu hatırlatmaktır. Peygamberimize bu görev ilk olarak : 
“Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar.” ( Müddessir 1-2) ayetiyle verilmişti. Bir başka ayette Allah, Peygamberimize şöyle seslenir:

“Ey Peygamber, biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdi.” (Ahzab, 45.)
Hz. Muhammed (s) Allah’ın dinine uymaları konusunda insanları uyarmış, daha önce aymazlık içinde haksızlık ve kötülük yapan toplumların nasıl felaketlerle karşılaştıklarını hatırlamış, kendi sonlarının da aynı şekilde olmaması için hakka uymaları gerektiğini bildirmiştir.

İnsanlar, cehalet içinde atalarından babalarından öğrendikleri inançları sürdürebilmektedir. Böylece yanlış inançlar, insanın doğasına ters olan uygulamalar kuşaklar boyu devam edebilmektedir. Allah, Peygamberimizi bu durumda olan insanları uyarmakla görevlendirmiş, onlara gerçek inançları tebliğ ederek yanlışlardan yüz çevirmelerini istemiştir.

Bazı insanlar da doğruları bildikleri halde ya kendilerine söz geçiremedikleri için ya da arzularına uymak hoşlarına gittiği için kasten yanlış işler yapabilmektedir. Peygamberimiz bu insanları, arzularına uymamaları konusunda uyarmış, insan nefsinin çoğunlukla zararlı ve kötü şeyleri yapmaktan zevk duyduğunu, ama daha sonra yapılan kötülükler sonucunda hem kendilerinin hem de çevresindekilerin zarar gördüğünü bildirmiştir.

İster cehalet içinde olsun, isterse kasten olsun, kötülük yapanlar, bunun karşılığını hem bu dünyada hem de ahirette feci bir şekilde göreceklerdir. Allah inatçı inkarcılar ve bilerek günahlara dalanlar için azap dolu cehennemi hazırlamıştır. İnançsız günahkarlar orada sonsuza kadar kalır; rahat yüzü görmez, sürekli azap içinde olurlar. Allah hiçbir insana azap etmez; fakat insanlar yaptıkları kötülükler nedeniyle kendi kendilerine azap ve eziyet ederler. İşte Peygamberimiz cehalet ve şımarıklık içinde Allah’a ve onun dinine baş kaldıran kimseleri bu azapla uyarmıştır.

Hz. Muhammed (sav), Allah'ın "Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur..." (Şura Suresi, 15) ayetiyle de bildirdiği gibi insanları uyarmakla görevlendirdiği son peygamberidir. Peygamberimiz, tüm diğer elçiler gibi insanları doğru yola, Allah'a iman etmeye, ahiret için yaşamaya ve güzel ahlaka çağırmıştır. 
Kuran'da Peygamberimiz'e, kendisinin insanları uyarmakla görevli olduğunu belirtmesi şöyle emredilmiştir:

De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)

Peygamber Efendimiz insanları uyarmak için elinden geleni en fazlasıyla yapmış, mümkün olan en fazla sayıda insanı uyarmak için çaba göstermiştir. Bir ayette şöyle bildirilir:

De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahittir. Sizi uyarmam için bana Kuran vahyedildi. (Enam Suresi, 19)

Peygamberimiz (sav) Kuran'ı tebliğ ederken, müşriklerin atalarından kendilerine miras kalan sapkın dinlerini tamamen değiştirmiş ve bu nedenle onların baskı ve karşı koymaları ile karşılaşmıştır. Ancak o Allah'ın emrine uyarak, onların baskı ve alaylarına hiçbir zaman aldırış etmemiştir. Allah, Peygamberimiz'e ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

Öyleyse sana emredilenleri açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme. Şüphesiz o alay edenlere (karşı) biz sana yeteriz. (Hicr Suresi, 94-95)

2.4. Hz. Muhammed İnsanlığa Bir Rahmettir

 

 

Yüce Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (s) bütün evrene rahmet olarak gönderdiğini bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107)

Rahmet: acımak, şefkat göstermek, merhamet etmek, iyilik etmek ve bağışlamak anmalarına gelir. Peygamberimiz görünen ve görünmeyen bütün yaratılmışlar için Allah’ın ihsan ettiği büyük bir lütuftur. Bunun anlamını şöyle açıklayabiliriz:

Peygamberimize gönderilen din, bütün insanlar için hakkı ve doğruyu gösteren bir kılavuzdur. Güneş nasıl biyolojik yaşam için gerekliyse Peygamberimize gönderilen din de insanların hem iç dünyaları için hem de toplumları için o kadar gereklidir. Peygamberimize gönderilen din, tabiat için de rahmettir. Çünkü ölçüyü aşan insan yalnız kendine zarar vermez; hırsları uğruna havayı, suyu zehirler, toprağı çölleştirir. Peygamberimizin gönderilişi hem insanlık için hem de diğer varlıklar için bu nedenle rahmet olmuştur.

Peygamberimiz yaşamı boyunca güçsüzlerin ve korumasız kalmışların koruyucusu olmuştur. Yaşadığı dönemde en çok kadınlar, köleler ve korumasız kalmış öksüz ve yetimler ezilmekteydi. Hz. Muhammed (s) onların durumlarını iyileştirmeye yönelik çeşitli önlemler almıştır.

Kadınlar konusunda Peygamberimiz şöyle demiştir:

“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve onlara haksızlık etme konusunda Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim.”

Bir çocuğun ağlaması Peygamberimizi çok etkilerdi. Bir defasında şöyle demişti:

“Ben namazı uzun tutmak isterim, fakat geriden bir çocuğun ağlamasını duyunca, annesine güçlük çıkarmamak için namazı kısa keserim.”

Peygamberimizin çocuklara şefkat ve merhameti çok ünlüdür. Bir defasında küçük bir hizmetçi kızı sokakta ağlarken görmüştü. Yanına yaklaşıp neden ağladığını sordu. Küçük kız:

“Sahibim bana un almam için 2 dirhem vermişti, onu kaybettim” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz ona iki dirhem hediye etti. Fakat çocuk ağlamaya devam ediyordu. Peygamberimiz neden ağladığını tekrar sordu. Küçük kız:

“Eve geç kaldım, beni dövmelerinden korkuyorum” dedi. Peygamberimiz çocuğu evine kadar götürdü. Kapıda Peygamberimizi gören ev sahipleri hem sevindiler hem de zahmet verdikleri için üzüldüler. Peygamberimize olan sevgilerinden dolayı kız çocuğuna özgürlüğünü bağışladılar.

Peygamberimiz savaşta çocuklara, kadınlara ve din adamlarına dokunulmamasını emreder, kılıcını atıp teslim olan savaşçılara eziyet edilmesini yasaklardı.

Peygamberimizin merhameti yalnızca insanlara yönelik değildi. Hayvanlara eziyet edilmemesini ister, üzerlerine haddinden fazla yük yüklenmesini yasaklardı. Tehlike kaynağı olmadıkça hayvanların öldürülmesini men etmiştir.

2.5. Hz. Muhammed Güzel Ahlakın Tamamlayıcısıdır

 

Karşılaştığı insanları kişiliği ve davranışlarıyla etkisi altına alan Sevgili Peygamberimiz nasıl bir insandı? Sadece kendi çağındakiler değil, sonradan gelen insanları yüzyıllar boyunca kendisine bağlayan bu yüce insan, ahlâk ve değerler yönüyle ne gibi  sahipti? Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim bu soruya cevap olacak şekilde Peygamberimize seslenerek şöyle diyor:

“Senin için kesintisiz bir ödül vardır; çünkü sen üstün bir ahlâka sahipsin.” (Kalem 4-5)

Hz. Muhammed (s.a.v.), Allah’ın bütün insanlara doğruyu ve güzeli bildirmek ve onları bu yöne yönlendirmek üzere görevlendirdiği bir Peygamberdir. Onun bütün davranışlarında kusursuz olması gerekiyordu. Çünkü o, tüm Müslümanlar için uyulması gereken bir örnek insandı. Kötü huyları olan birinin, insanları iyiliğe götüren bir öncü olmasını elbette bekleyemeyiz. Bu yüzden Allah onu bütün kötü huylardan korudu.
Rabbimiz gönderdiği ayetlerle hem Sevgili Peygamberimize hem de onun etrafında kenetlenmiş Müslümanlara, karşılaştıkları olaylar karşısında nasıl davranmaları gerektiğini öğretmiştir. Onlara her şeyin en iyisini, en güzelini ve en üstün olanını göstermiştir. Peygamberimiz de Allah’a gönülden bağlanmış biri olduğundan, ona inen ayetlere harfi harfine uymuş, biz Müslümanlara da gücümüz yettiğince onlara uymamızı emretmiştir. Bu uygulamalar neticesinde Hz. Muhammed güzel ahlâkın en güzel örneği haline gelmiştir.

Sevgili Peygamberimiz şöyle derdi:

“Beni Rabbim eğitti; O beni ne güzel eğitti.”

Hz. Aişe annemize, Peygamberimize yetişememiş, onu görme yüceliğine erememiş gençlerden biri merakla sorar:

“–Hz. Muhammed’in ahlâkı nasıldı?”

Hz. Aişe (r.a.) bu soruya doğrudan, net bir cevap verir:

“–Onun ahlâkı Kur'an’dı.”

Hz. Aişe annemiz bu sözüyle şunu demek istemişti: Yüce Allah’ın beğendiği, insanlara Kur’an yoluyla emrettiği ve önerdiği ne kadar güzel huy, davranış çeşitleri varsa onların tümü Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kişiliğinde ve ahlâkında yer almıştır.

Peygamberimizi hayranlıktan da öte bir sevgiyle seven biz Müslümanlar, edebî eserlerde onu anlatırken gül ile simgelemişiz. Gerçekten de o, görünüşü, güzelliği, kokusu ve doğallığıyla en çok güle benzerdi; o, gül gibi bir insandı.

bottom of page